Kadın düşmanları çok yakınımızda!

Stephen Hawking bugün hayata veda etti. Öldüğünde 76 yaşındaydı. Modern kozmolojiyi fikirleriyle şekillendiren ve bilim dünyasına damga vuran Hawking dünyanın en zeki adamlarından sayılıyordu. Ama elbette hemen her dehada olduğu gibi onun da bir kusuru vardı.

Misojini kelimesini hiç duymuş muydunuz? Ben de birkaç yıl evvel öğrendim. Yunanca’da Miso ‘nefret etmek’, Jine de ‘kadın’ demek! İkisini birleştirdiğinizde anlam zaten ortaya çıkıyor; kadınlardan nefret edenlere ‘misojinist’ deniyor kısaca… Ne kadar süslü bir kelime değil mi? Öyle nefreti falan çağrıştırmıyor ama anlamı çok ürkütücü. Bana sorarsanız bu tiplerin ırkçılardan hiçbir farkı yok! Irkçı sayılmak için ille de bir ırka karşı olmanız gerekmiyor; içinizde nefret duygusunu hissettiğiniz her şey bana göre ırkçılıktır. Eğer Galatasaraylıysanız ve Fenerbahçelilerden nefret ediyorsanız, ırkçısınız. Eğer kedi seviyor köpeklerden nefret ediyorsanız, ırkçısınız. Eğer kadınlardan nefret ediyorsanız, ırkçısınız. Bu ayrımcılık falan değil yani; içinde nefret barındıran her şey bariz ırkçılıktır.

Stephen Hawking de bilimin parlak yıldızı, dünyanın en zeki adamı olabilir, yaşadığı dönemde bir çığır açmış, -Nobel hariç tüm ödülleri kazanmış- da olabilir; muhtemelen de olağanüstü bir bilim insanı ve doktorları dumura uğratan bir savaşçı olarak ismi sonsuza kadar da yaşayacak ama unutmamak gerekir ki Hawking bariz bir kadın düşmanıydı ve bilim dünyasına kazandırdıkları karısına olan davranışlarını ve ona bir köle gibi davranmasını bir gram bile telafi etmiyor benim gözümde.

Bill Cosby, Roman Polanski, Harvey Weinstein gibi isimlerin de aralarında bulunduğu kadın düşmanları sadece ünlülerden çıkmıyor tabii. Tahmin ettiğinizden daha yakınımızdalar, ki bunu medyadaki her kadına şiddet, taciz ve cinayet haberlerinden de takip edebilirsiniz. Kendileri bile durumlarının farkında olmadıkları ve üstlerinde bir etiket taşımadıkları için, bu tiplerin bariz bir kadın düşmanı olduklarını saptamak öyle kolay da değil! Bu kadın düşmanlarını o kadar çok gördüm ve onlara o kadar sık rast geldim ki! Özellikle 20’lerimde… O zaman anlayamıyordum hatta bazı tuhaf davranışların sevgiden kaynaklandığını zannediyordum ama şimdi hem kendi tecrübelerimden hem de yakın kız arkadaşlarımın deneyimlerinden bu tipleri çok net tespit edebiliyorum. Şimdi bile bu yaşa gelmemize rağmen, etrafımda halen kadın düşmanı adamlarla birlikte olan kadınlar görüyorum, onları elimden geldiğince uyarmaya çalışıyorum; fakat –belki Stockholm Sendromu belki de öğretilmiş çaresizlik yüzünden- bazı tanıdıklarımın bu tip adamlarla olmasını engelleyemiyorum.

Uzmanlara göre misojini, tacizci, aşırı baskıcı ya da ihmalkâr bir anne, kız kardeş, öğretmen ya da kız arkadaş gibi erkeklerin genellikle güvendikleri bir kadın figürünün sebep olduğu bir travmadan kaynaklanan bilinçsiz bir nefret… Bu figürlerin neden olduğu travmalar, beynin subkortikal alanına ileride sonuçları çok kötü olabilecek bir tohum ekiyor resmen. Ve bu tohum bir kez düşmeye görsün; erkek büyüdükçe beynin korku ve hafıza alanlarına doğru ilerliyor, oradan da ön loba doğru yol alarak iyice kök salıyor; bu da duygularda ve mantıklı karar verme sürecinde bir hasara sebep oluyor.

Misojini, ilk belirtileri fark edilmese de istismarın, baskının ve ihmalkarlığın devam etmesiyle zamanla daha belirgin, kalıcı ve kontrol edilemez bir hale geliyor; bu da tedavi olasılığını imkânsız hale getiriyor. Bir yerde kadın düşmanlarını nasıl tanırsınız diye bir makale okumuştum. O makaleye göre bu tipleri saptamanın bazı yolları var. Öncelikle kadın düşmanları kendilerini birer avcı ve yaklaşacağı kadınları da bir av olarak görüyor. Bu tiplerin çoğu başta flörtöz, kibar, çekici, ilginç, komik ve karizmatik oldukları için kadınlar onlara kolaylıkla kanabiliyor. Zamanla da bu adamların içinde saklanan diğer karakter ortaya çıkıyor; bir nevi Jekyll ve Hyde karakteri diyebiliriz. Yani, kibarlıktan kabalığa hatta zorbalığa, oradan tekrar dünyanın en nazik ve kırılgan insanına çok kısa sürede geçiş yapabiliyorlar.

Peki, bu kadın düşmanlarını nasıl tanırız? Bu tipler genelde tutamayacağı sözler vererek kadının kalmasını garantilemeye çalışır. Her ne kadar kadına verdikleri sözleri yerine getiremeseler de nedense erkek arkadaşlarına verdikleri her sözü tutarlar. Mesela, kadınlarla olan randevularına geç kalırken, erkek arkadaşlarıyla olan buluşmalarında ise son derece dakikler…

Genellikle kadınlara olan davranışlarında abartılı, kendinden fazla emin, kontrolcü ve bencilken, erkeklere karşı daha yumuşak ve anlayışlılar… Bu tipler farkında olmadan özellikle iş hayatında kadınlarla bir rekabet içine giriyor ve eğer bir kadın sosyal veya profesyonel hayatta ondan daha başarılıysa, korkunç hissediyorlar. Eğer karşısındaki bir erkekse yine kötü hissedebiliyor ama duruma nesnel olarak bakabiliyor. Hatta bazen farkında olmadan hissettikleri bu düşmanlık iş yerindeki kadın arkadaşlarını iğrenç dedikodu malzemesi yapmalarına veya onları küçük düşürmek için elindeki bütün gücü kullanmalarına sebep olabiliyor. Ortak bir projede başarıyı kadınlara paye vermeden üstlenebiliyor. Daha da fenası kadınlardan para isteyebiliyor ve kesinlikle geri ödemiyorlar ama erkek arkadaşlarından ödünç bir şey aldıklarında söz verdikleri zamanda geri veriyorlar.

Sevgilisini veya karısını arkadaşlarının önünde küçük düşürmeye, onları aşağılamaya çekinmeyen bu tipler sadece kendi istedikleri zaman seks yapıyor ve kontrolcü oldukları için seks yaparken kadınları asla düşünmüyorlar. Sevişirken çoğunlukla kadınlarla yüz yüze gelmedikleri ve onların gözlerine bakmak zorunda kalmadıkları pozisyonları seçiyorlar. Bu arada kesinlikle monogamist de değiller ve bilin ki önünde sonunda sizi aldatacaklardır! Düşüncesiz, tuhaf ve normal olmayan davranışları vardır; ilişkinizi bitirmeden ve haber vermeden karabatak gibi ortadan kaybolabilirler mesela ve 3 ay sonra hiçbir açıklama yapmadan ortaya çıkabilir ve sizin onu geri almanızı beklerler. Seviyorsanız muhtemelen alırsınız da! Hatta bunu sevgisinden yaptığını düşünenleri bile gördüm. Ama siz hep kapınızı açtığınız için bu durumu bir alışkanlık haline getireceklerini de unutmayın!

Demek istediğim onları fark etmenizi sağlayacak bu özellikleri başta öyle başarıyla gizliyorlar ki, nasıl biri olduklarını anlamanız pek mümkün olmuyor. Bu tuhaf davranışlar zamanla ortaya çıktığından ve siz de çoktan kalbinizi kaptırmış olduğunuzdan, bu tiplerin size kötü davranmasını sorun bile etmiyorsunuz. Halbuki her kalbinizi kırdıklarında içten içe kendilerini iyi hissediyorlar; çünkü onların o hasta beyinlerinin en gizli köşesinde, size sergilediği kötü davranışlar, kimyasal dopamin hormonuyla ödüllendiriliyor, bu da zevk verdiği için davranışları tekrar etmesine sebep oluyor. Bu yüzden kadın düşmanlığının kökten bir tedavisi yok! Ya ‘Otomatik Portakal’ filmindeki gibi bir terapi görmeleri ya da kadınlardan tamamen soyutlanmaları gerekiyor. E, bu da böyle bir ülkede ve böyle bir dönemde ancak çok uzak bir hayal!