İlgi büyütür, ilgisizlik öteleyerek küçültür…

Resim dersi öğretmeni, bir gün öğrencilerinden ; “kendinizin de içinde olduğu ailenizin resmini “ çizmelerini ister. Tabi öğrenciler, ailelerindeki yerlerine göre, gördükleri ilgi ve alakayı konu alarak resimlerini çizerler. Her öğrenci resmini yapar. Güzel yapanda var, karmaşık yapan da var. Öğretmen resimleri kontrol ederken, onlara çizdikleri resmi anlatmalarını da ister. Her öğrenci ayrı ayrı çizdiği resmi anlatır. Ancak bir öğrencinin resim kâğıdında, iç içe çizilmiş üç kalın çizgilerle belirtilmiş çember görür. Çemberlerin ortasında ise belli belirsiz bir nokta koymuş olduğunu görür. Tabii öğretmen bu resmin hikâyesini merak ederek öğrenciye sorar.

Öğrenci çizdiği resmi şöyle anlatır; “Öğretmenim, bu en büyük çember babamdır. Onun içindeki çember annemdir. Onun içindeki çember ise ablamdır. Bu nokta ise benim” der. Tabii ki öğretmenin merakı yine geçmemiş. “Pekki bu çemberler hem belirgin ve hem de büyükler. Şu seni anlatan nokta neden belli-belirsiz yapmışın.” Diyerek soru sorar. Öğrencinin cevabı ise şöyle olur: “Öğretmenim, beni evde gören yok. Varlığım ile yokluğum pek fark edilmiyor. Onun için onların kendi aralarında belirgin ve sıcak ilişikleri var. Fakat beni pek önemsemeyen kimse yok. Ayrıca pek ilgilerini de çekmiyorum. Kendimi hem aile içinde olan, aynı zamanda da dışında kalan biri olarak gördüğüm için böyle yaptım.” Der. Öğretmenin şaşkınlığı ve öğrencinin kendini anlatma yöntemi kayda değer bir olgu olarak hafızasında yer etmiş oluyor.

Kısaca, aile içindeki ilişkiler, önemsenme ve ilgilenilme yönleriyle çocuklarda belli izler bırakır. Çocuklar, anne ve babaların ve diğer büyüklerin kendileriyle olan ilişkileri, yaklaşımları, yakınlıkları durumuna göre kendilerine bir yer çizebilir ve o oranda mutlu olup, kendilerini güvende his edebilirler. İşte onun için kullandığımız başlık anne ve babaların dikkatini çekmek içindir. Çocuklarımızı sevgi ve ilgimizden yoksun bırakmadan, sevgi ve ilgimizi his ettirerek göstermeli ve yanımızda büyük bir öneme sahip olduklarını davranışlarımızla gösterebilmeliyiz. Yoksa kendilerinin önemsenmediğini, ötelendiğini his ederek bizlerden daha da uzaklaşırlar. Bu durumlarda çocuk ilgi çekmek için ya kırar döker, yada köşesine çekilir, yalnızlığı ile baş başa kalır. Çevresinde kendisine az da olsa değer veren kim olursa onun yanına yanaşır. Yanaştığı kişinin durumuna göre de kişilik şekillenmesi oluşur. İşte asıl sorun da burada başlar. Buna müsaade etmemeli ve çocuklarımızı hak ettikleri sevgiyi ve ilgiyi göstermeliyiz. Yanında olduğumuzu, sevdiğimizi hissettirmeliyiz. Onlar bizim geleceğimizdir.

Çocuklar çok iyi bir analizci, izleyici ve dinleyicidir. Hele konu kendileri olunca çaktırmadan çok iyi dinleyici olurlar. Aile içi sohbetlerde ve diğer zamanlarda oyun oynasalar bile antenleri dışarıya karşı açık ve konuşulanları dinlemeyi iyi beceriyorlar. İşte bu tür sohbetlerde, kendisiyle ilgili değerlendirmelere göre de konum alır, aile içindeki yerini iyi his eder. Buna dikkat etmeli, onları hep önemsemeli, dikkate almalı, yerine göre de sohbetlere katmalı, düşüncelerini alıp, önemsemeliyiz. Bu yaklaşımlarımızdaki samimiyet ve ilgi çocuğumuzu ya kazanırız yada öteleyip kaybetmiş oluruz. Onları hep kazanmalı, iyi bir kişilik kazandırmalı, öz güvenlerini pekiştirmeliyiz.