Hocalarımızın cübbeleri ve içimizdeki nar

10 Şubat 2017, unutulmayacak bir tarih olarak kazındı benliğimize; acı ve utançla hatırlanacak, hatırladıkça insanın içini sızlatacak bir tarih olarak…

Bu tarihte; Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde üniversiteden ihraçları protesto ederken polisin TOMA’lı ve biber gazlı müdahalesine maruz kalan akademisyenlerin, “Biz saraylara gitmeyiz, kimsenin de önünde cübbemizi iliklemeyiz” sözleri hatırlanacak.

Bu tarihte; polis müdahalesini okul kapısının önüne cübbelerini sererek protesto eden akademisyenlerin cübbelerinin polis tarafından çiğnenirken yalnız ve onurlu duruşu gözümüzde canlanacak.

Her ne kadar akademisyenlerin dertlerinin “biçimsel düzenlemeler değil, bilimsel itibarları olduğunu”, eğitim özgürlüğünün sürmesi için direndiklerini bilsek de, içimizin sızlamasına engel olamayacağız.

Çünkü cübbelerin ait oldukları yer, postalların altı değildir.

Tarihten bugüne cübbe

AnaBritanicca Ansiklopedisi’nde cübbeyle ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “13. ve 14. yüzyıllarda hem kadın, hem de erkeklerin ev dışında giydiği kollu ya da kolsuz giysidir. Erkek cübbesi çoğunlukla tunik biçiminde ya da baş için bir deliği bulunan ve genelde zırh üstüne giyilen basit bir kumaş parçası olurdu. 13. yüzyılda çok geniş bir pelerin olarak ortaya çıkan kadın cübbesi ise daha özel bir giysiydi.

Cübbe, Osmanlılarda ulemanın ve medrese öğrencilerinin kullandığı bir üst giysisiydi. Ulema cübbeleri düz şayaktan ve tasma yakalı olurdu. Osmanlılarda bazı askeri görevliler de cübbe giyerlerdi. Günümüzde de din görevlileri, yargıçlar, avukatlar görev sırasında, üniversite öğretim üyeleri törenlerde cübbe giyerler.”

Şemseddin Sami Bey, Kamûs-ı Türkî’de cübbeyi şöyle tarif eder: “İlmiye kıyafetinde (Medreseliler kıyafetinde) biniş altına giyilen üstlük libas ki darca olup bunun kısasına abdestlik derler.”

Akademik bir giysi olarak cübbeye baktığımızda; Ortaçağ’da akademik cübbelerin işlevsel bir görevi olduğunu; hocaların 12. yüzyılın soğuk taş yapılarında üşümemek için ders verirken cübbelerini giydiklerini görürüz. 14. yüzyıldan itibaren İngiliz üniversitelerinde farklı akademik dereceleri göstermek için, farklı cübbeler kullanılmaya başlandı. Kumaşlar, renkler, püsküller, süslemeleriyle her bir ayrıntı imgesel bir giysi koduna işaret ediyordu.

Günümüzde üniversitede öğrenciler mezuniyet töreninde, lisans diplomalarını alırken hocalarını cübbeleri içinde görüyorlar. Mezuniyet töreninde hocanın öğrencisine cübbesiyle diploma vermesi sembolik olarak, “sevgili öğrencim, seni; kendini, toplumu, dünyayı anlayabilmen ve iyiye doğru geliştirmen için, olabildiğince bilgi ve beceriyle donattık, artık okul dışındaki hayatta yolun açık olsun…” gibi bir anlam içeriyor.

Şık cübbeler

ABD’li efsanevi müzisyen Bob Dylan, 22 Haziran 2004 tarihinde İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı alırken her zamanki “cool” tavrıyla ilk başta cübbe giymeyi reddetse de, törenin başlamasıyla birlikte lacivert, çizgili takımının üstüne mavi düğmeli, siyah cübbesini giymeyi kabul etti. Elbette bu hareketin ardında genç öğrencileri desteklemek yatıyordu.

“Punk’ın büyükannesi” olarak bilinen ünlü tasarımcı Vivienne Westwood’un tasarladığı akademik cübbeyi giymek, King’s College London öğrencilerine nasip oldu.

Mavi yaka- beyaz yaka- akademik cübbe

Akademik cübbenin sembolik anlamı hakkında görüştüğüm Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu, kavram hakkında şunları söylüyor:

“Endüstriyel yaşamla birlikte, ziraat dışı emek gücü kullanan işçiler için ‘mavi yakalılar’, büro işi yapan profesyoneller, memurlar ve idari kadro için ise ‘beyaz yakalılar’ kavramı kullanılmaya başlandığını düşünürsek, akademisyenlerin zihinsel emek gücünü bu iki kavramın da karşılamadığını söyleyebiliriz. Hatta eleştirel akademisyenlerin kendilerini memuriyet zihniyetine hapsetmek isteyen düzene karşı durduklarını görürüz.

Bourdieu’nun sembolik sermaye kavramını pekâlâ bilen eleştirel sosyal bilimler alanındaki akademisyenler, cübbelerini çok gerekli olmadıkça giymezler, kullanmazlar; onların dertleri, biçimsel düzenlemeler değil, bilimsel itibarlarıdır.”

Her üniversitenin bir “akademik giysi yönergesi” var; cübbeler genellikle ipek saten veya kadife kumaştan tasarlanıyor ve akademik dereceler şallara altın sırmalarla (yardımcı doçent 1 yıldız, doçent 2, profesör 3 yıldız) işleniyor. Farklı fakültelerin cübbeleri farklı renkte olabiliyor, ancak ülkemizde rektörlerin cübbeleri genellikle beyaz ya da açık krem renkte ve akademisyenlerinkinden daha gösterişli.

Akademik cübbe; mesleki yetkinlik, adalet, kucaklayıcılık, tarafsızlık gibi değerlere gönderme yaparken, şair Birhan Keskin’in mısralarını da yanında taşır:

“Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.”

Arzu SÜZMEN
Latest posts by Arzu SÜZMEN (see all)