Gözaltında Kayıplarla İlgili Arşivler Açılmalı

Diyarbakırlı Bulut ailesinden tam beş kişi yıllardır kayıp. Bulut ailesi fertlerinin kaybolduğu olaylar, 13 Mayıs 1994’te başladı. Ailenin anlattığına göre, Lice’ye bağlı Kabakkaya Köyü’ne baskın yapan askerler Mustafa Bulut’u gözaltına aldı. Ertesi gün bir yakınlarının cenazesi için başka köye giden aile üyelerinden Fahri Bulut da gözaltına alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü. Bulut ailesi, kaybolan iki kişiyi bulmak için yollara düştü. Yine ailenin anlatımına göre güvenlik güçleri tarafından durdurulan aile üyelerinden Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut da gözaltına alındı. Beş kişiden bir daha haber alınamadı. Ailenin bilgi almak için resmi kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı.

Bazı görgü tanıkları Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut’un, Kulp’un bir köyünde öldürülüp gömüldüklerini gördüklerini öne sürdü. Ancak bölgede yaşanan çatışmalar nedeniyle aile köye gidip araştırma yapamadı. Kayıplarını yıllarca arayan aile hiçbir ipucu bulamadı. 2007 yılında Kulp İlçesi’nde bulunan 8 kişiye ait kemikler üzerinde yapılan DNA incelemesinde kemiklerin Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut’a ait olduğu belirlendi. Aile üç üyesini buldu ama ikisi hala kayıp. Olayla ilgili soruşturma dosyası ise 2014 yılında zaman aşımına uğradı. Bulut ailesi bölgedeki kayıplardan sadece bir kaçı. Onlar gibi binlercesi var.

“Devlet istese failleri 24 saat içinde yargı önüne çıkarabilir”

17 – 31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’nda gözler bir kez daha bu kayıplara çevrildi. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, kayıp ve faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmaların sonuçsuz kaldığını söyledi. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Bilici, “Bir ara dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan kayıp yakınlarıyla görüştü, olayın üzerine gidileceği sözü verildi. Ama daha sonra devletin eski ayarlarına dönüldü ve böyle bir şey yapılmayacağının dolaylı bir mesajı verildi. Çünkü o günden beri herhangi bir çalışma yapılmadı. Hiçbir dava açılmadı açılan bazı davalar da –Temizöz davası gibi — onlar da tahliye edildi ve herhangi bir sonuç çıkmadı. Onun üzerine bir de zaman aşımı getirildi. Bununla beraber 20 yılı aşan dosyalarda herhangi bir soruşturma açılmamışsa, o dosya tamamıyla kapanıyor. Failler ortaya çıksa da bir şey olmuyor” dedi.

Bilici, beş bine yakın kayıp ve faili meçhul tespit ettiklerini belirterek, devlet arşivlerinin açılması çağrısı yaptı. Bilici, “Arşivlerin açılması, geçmişte yaşananların üzerine gidilmesi gerekir. Devletin kayıtlarında kesinlikle vardır. Devlet ciddi anlamda arşiv tutuyor. Gerek operasyon yapılan yerlerde, gerek JİTEM, gerek diğerleri –hangi birim kaybettirmişse — devlet bilgisini tutmuştur. Devlet istese sayısını ortaya çıkarır. Devlet istese nerede kaybolduğunu ortaya çıkarır, nerede bulunuyor, nasıl götürülmüş, bunu ortaya çıkarır. Devlet isterse failleri 24 saat içinde yargı önüne çıkarabilir. Çünkü devletin bilgisi dahilinde gerçekleşen siyasal cinayetlerdir” diye konuştu. Bilici, bölgede bine yakın kişinin halen kayıp olduğunu sözlerine ekledi.

“Faillerin bulunması noktasında devlet iradesi gerekiyor”

Gözaltında kayıplarla ilgili çalışma yapan bir diğer kurum da Diyarbakır Barosu. Baro Başkanı Ahmet Özmen, olayların çoğu için hukuken yapılacak bir şey kalmadığını söyledi. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Özmen, “Faillerin bulunması noktasında bir devlet iradesinin ortaya konulması gerekiyor. Sözkonusu ağır insan hakları ihlallerinin, geçmişle yüzleşme, geçmişin aydınlatılması gibi bir anlayışla, o dosyaların tek tek irdelenerek ortaya çıkarılması gerekiyor. Geldiğimiz tarih itibariyle şöyle bir tehlikeyle karşı karşıyayız, Mayıs 1997’de işlenmiş bir suç, bir yargısız infaz bir gözaltında kayıp bugün itibariyle zaman aşımına uğrayacaktır. Biz avukatlar, insan hakları aktivistleri, çok uzun zamandır bu alanda mücadele veriyoruz, cezasızlık zırhını ortadan kaldırmak ve failleri bulmak adına. Mevcut hukuk itibariyle zaman aşımı hesaplandığında 1997 yılı Mayıs’ına kadar olan dosyaların kapatılması anlamına geliyor. Bana göre bu tarz –sistematik olarak işlenen, insanlığa karşı işlenen suç olarak tabir edilen – suçlarda zaman aşımı uygulanmamalı, Dosyalar yüzde 90 oranında kapandı çünkü faili meçhul yargısız infaz gibi olayların yoğun olduğu tarih 95-97 arası”

Yakınları kaybolan aileler, yıllardır her Cumartesi bir araya gelerek oturma eylemi yapıyor.