Evli kadının bireyselliği

Anayasa Mahkemesi, evli kadının kızlık soyadını tek başına kullanmasına ilişkin açılan davanın reddedilmesini hak ihlali saydı. Kişinin bireyselliğinin, yani bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onu bireyselleştiren niteliklerin hukuken tanınmasının ve bu unsurların güvence altına alınmasının son derece önemli olduğunun belirtildiği kararda, özel yaşamın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği vurgulandı.

KİŞİNİN BİREYSELLİĞİNİN, HUKUKEN TANINMASI VE GÜVENCEYE ALINMASI SON DERECE ÖNEMLİ

Biyokimya uzmanı olan başvurucu, evlenmekle “Genç” olarak değişen soyadının evlenmeden önce taşıdığı “Dolgun” soyadı ile değiştirilmesi istemiyle açtı. İzmir 9. Aile Mahkemesi, davayı reddetti, Yargıtay’da kararı onadı. Başvurucu, evli kadının kızlık soyadını tek başına kullanmasına engel olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 187. maddesine istinaden yapılan uygulama neticesinde, Anayasa’nın tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle, uğradığı zararın tazminine karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyu kabul edilebilir bulan Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Kişinin bireyselliğinin, yani bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onu bireyselleştiren niteliklerin hukuken tanınmasının ve bu unsurların güvence altına alınmasının son derece önemli olduğunun belirtildiği kararda, uluslararası insan hakları belgesinde “kişiliğin serbestçe geliştirilmesi” kavramına yer verildiği vurgulandı. Özel yaşamın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceğinin kaydedildiği kararda, dış dünya ile ilişki kurma noktasında son derece önemli olan isim hakkının da, Sözleşme denetim organları tarafından ön ad ve soyadını kapsayacak şekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlandığı anımsatıldı. Kararda, “Yargılama kapsamında başvurucunun sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmasına yetkili idari ve yargısal merciler tarafından izin verilmemesi şeklindeki uygulamanın, kişinin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan soyadının vazgeçilemezlik, devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kadının soyadı bakımından geçerliliğini etkilediği görülmekle, belirtilen uygulamanın Anayasa’nın 17. maddesinde tanımlanan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır” denildi. Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek ve kadının evlilik sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını kullanması zorunluluğunu öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu hakkında farklı hükümler içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin hükümlerinin somut uyuşmazlık açısından esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna varıldığının belirtildiği gerekçede, başvurucunun manevi varlığı kapsamında güvence altına alınan isim hakkına yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığına dikkat çekildi. Anayasa Mahkemesi, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verdi.