Ekonomi nasıl yüzde 11,1 büyüdü?

Ekonomide güne 11,1’lik büyüme rakamı damga vurdu. Ancak hesaplamanın nasıl yapıldığı ve göstergelerin gerçeği ne kadar yansıttığıyla ilgili farklı görüşler var.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bugün açıkladığı yüzde 11,1’lik rekor büyümeyi konunun uzmanlarına sorduk. İşsizlik rakamları bu kadar yüksekken mevcut büyümeyi ‘tehlikeli’ bulan Oğuz Demir, “Yüzde 2’lik büyüme yüzde 11,1 görünümlü yüzde 1,2’lik büyüme oranından çok daha iyi olacaktır” derken, Ümit Akçay ekonomide geçen yıl yaşanan küçülmeye dikkat çekti. Ali Rıza Güngen ise, “TÜİK bunu şişirmiştir. Ellerini uzatmışken gerçek işsizlik rakamını da yüzde 16,7’den yüzde 5’lere düşürmeleri beklenir” diyor…

Dr. Oğuz Demir: Normalde güzel haber ama normalde değiliz 

Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek dönemde yüzde 11,1’lik büyümesi normal şartlar altında hepimiz için oldukça güzel bir haber olmalı. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de üretimin, ekonomik refahın geçtiğimiz yıl üçüncü çeyreğine kıyasla yüzde 11 daha fazla olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Ancak durumun böyle olmadığını hepimiz net bir şekilde görüyoruz. Öncelikle bu kadar yüksek bir büyüme oranını yakalamış olmamızdaki temel neden her şeyden önce geçtiğimiz yıl aynı dönemde yaşadığımız aksiliklerin (15 Temmuz, terör saldırıları vs.) o dönemde ekonomide küçülmeye neden olması. Türkiye ekonomisi o dönem yüzde 0,8 küçülmüştü. Diğer yandan yıl başından bu yana başta Kredi Garanti Fonu (KGF) olmak üzere kamunun piyasaya sağladığı kaynak etkisini göstermiş oldu. Ancak ekonomi dediğimizde ne tek bir rakam bizi sevinçten uçurmaya yetebilir, ne de o rakamın alt başlıkları iyice anlaşılmadan bir değerlendirme yapmak doğru olabilir. Zira ekonomideki enflasyon, işsizlik, sanayi üretimi, dış ticaret rakamlarındaki değişimlere baktığımızda tablonun ‘dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi’ olmaktan daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu gösterdiğini biliyoruz.

Mesela yukarıda bahsettiğim mevsimsel ve takvim ile ilgili etkileri hesaplamaya dahil ettiğimizde TÜİK büyüme rakamının yüzde 1,2 olduğunu açıklıyor. İmalat sanayinin bırakın büyümeyi bu etkileri arındırdığımızda yüzde 1,3 küçüldüğünü, görüyoruz. Yani aslında üretimimiz bu çeyrekte diğer mevsimsel ve takvim etkilerini çıkarttığımızda küçülmüş durumda. Bahsedilen KGF dopingine rağmen ülke sanayisi küçülmüş. Zaten işsizlik rakamlarının sürekli yüzde 10’un üzerinde kalması, bir türlü ilerleme kat edilememesi de bunun en temel göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye ekonomisi bu büyüme rakamlarını, bugün yaratılan ortamda ne kadar sürdürebilir diye sorarsanız, benim cevabım ‘böyle bir büyümeyi sürdürmemesi daha iyi olur’ olacaktır.

Sağlıklı bir yatırım, dengeli bir tüketim ve özel sektör rekabetçiliğine dayalı bir dış ticaret ortamında yakalayacağımız yüzde 2’lik büyüme oranı, yüzde 11,1 görünümlü yüzde 1,2’lik büyüme oranından çok daha iyi olacaktır. Ekonomi yönetiminin de asıl gayesi bu olmalı.

Doç. Dr. Ümit Akçay: Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriye bakılmalı

Yüzde 11 büyüme tabii ki yanıltıcı, nedeni de baz etkisi. Geçen yılın aynı döneminde ekonomi küçüldü. O nedenle şimdiki büyüme yüksek çıkıyor. Bunu gidermek için “mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış” veriye bakmak gerek. 3. çeyrekteki “mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış” veriye bakarsak:
– Büyüme 1.2 ile 2. çeyreğin gerisine düşmüş durumda.
– Tarım -0.2 daralmış.
– İmalat sanayi -1.3 daralmış

Dr. Ali Rıza Güngen: İç pazarda kıpırdanma görkemli rakamlar çıkarıyor

TÜİK’in açıkladığı rakamda baz etkisinin ötesinde hesaplama yöntemi değişikliğinin etkisi var. İç pazardaki kıpırdanma görkemli büyüme rakamları ortaya çıkarıveriyor. Türkiye’de yapılan revizyonun toplam etkisi OECD ülkelerinin 3 katı ve bu esasen istatistiki müdahalelerden kaynaklanıyor. Bunu bizzat TÜİK açıkladı revizyon sırasında. Ancak hesaplama yönteminin sonucu bazı temel göstergelerle uyumsuzluk sergiliyor. İdari kayıtların kullanımı ve deflatör (ücretler, hammadde, maliyetler vb. değerinin gerçek değere çevrilmesinde kullanılan fiyat endeksi)  değişikliklerinin yarattığı etkinin sonucunda örneğin inşaat sektöründe müthiş bir verimlilik olması lazım. Ya da hanehalkları yeni hesaplarda inanılmaz yüksek tasarruf etmekle kalmıyorlar 3. çeyrek verilerine göre müthiş bir harcama temposu tutturmuşlar. Dolayısıyla bu rakamlar güvenilmezdir. Türkiye ekonomisi olağan temposuna göre daha tempolu bir büyüme gerçekleştirmiş olabilir. Ancak TÜİK bunu şişirmiştir. Ellerini uzatmışken gerçek işsizlik rakamını da yüzde 16,7’den yüzde 5’lere düşürmeleri beklenir. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisinde her beş üniversite mezunundan ikisi işsizken bu sorunu halletmek de istatistiki müdahaleyle TÜİK’e düşer sanırım.

Kaynak: duvaR