Egemenlik demokrasiyle bayramdır

Bugün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Hileli anayasa referandumunun ardından bugünün anlamı çok daha büyük.
23.5 milyon yurttaşın oylarının çalındığına isyan ettiği günlerde kutlayacağız bu güzelim bayramımızı. 23 Nisan, egemenliğin tek kişiden alınıp, destansı bir bağımsızlık savaşının ardından inşa edilen ulusa verilişinin altın tarihinin adıydı.
97 yıl sonra bugün, egemenliğin tek kişide toplanacağını konuşuyoruz.
Bugün bizden, anayasal bir kurumun, kanunu yok sayarak, çiğneyerek egemenliğin yönünü değiştirmesini hazmetmemiz bekleniyor.
Bizse hazmetmek şöyle dursun, çocuklarımızın Atatürk’ün özlediği Cumhuriyet’te uygar bireyler olarak mutlu olabilmesi için, daha çok uğraş vermemiz gerektiğinin bilinciyle kutluyoruz bu bayramı. Bunun için daha kararlı ve yürekli olmamız gerektiğini bilerek. Bugün, ulusal egemenliğe yeniden sahip çıkmanın, gerici karanlığa daha yüksek tonda itiraz etmenin başlangıcı olsun.
Çünkü egemenlik bugün, ancak uğruna savaş verilen demokrasiyle bayram olabilir.
Büyük Atatürk’ü saygı ve bitmeyen teşekkür duygusu ile anıyorum.

Otoyol A.Ş’den büyük sermaye artırımı
Osmangazi Köprüsü, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyol projesinin bir parçası malum.
Yap-İşlet-Devret modelli projeyi üstlenen Otoyol A.Ş. yolu tamamladıktan sonra 22 yıl 4 ay işletecek. [Haber görseli]
Şirketi, yedi yıl önce 50 milyon sermayeyle Nurol, Özaltın, Astaldi, Makyol, Yüksel, Göçay şirketlerinin ortakları kurmuştu. Geçen yıl 2 milyar 200 milyar TL sermayesini 3 milyar TL’ye çıkaran şirket, yakında bir sermaye artırımına daha gitti.
Ticaret Sicil gazetesinde yayımlanan 5 Nisan 2016 tarihli karara göre, 760 milyon TL artırımla sermaye 3 milyar 760 milyon TL’ye çıkarıldı.
Hatırlatalım: Hazine’nin 35 dolar üzerinden, her gün 40 bin otomobil araç garantisi verdiği Osmangazi Köprüsü’nden bu sayının çok altında araç geçiyor.
Hazine zarara girmeye başladıktan sonra Otoyol A.Ş’nin 760 milyon sermaye artırması karşısında “Sözleşme hükmü olan garanti ödemeleri yapıldı mı” sorusunu sorabiliriz.

Melisa Yet başörtülü olsaydı[Haber görseli]
Kabinenin birçok bakanı dahil sayısız “geçmiş olsun” telefonu almış, onlarca habere konu olmuş; kendisine vahşice saldıran, yerdeyken karnını tekmeleyip kafasını ezen güruh ise aynı akşam gözaltına alınmış, belki de sulh ceza hâkimliği kararıyla tutuklanmışlardı bile.
Ama Melisa Yet’in başı kapalı değil. Üniversiteli bir genç kız. Ama asıl suçu referandum günü CHP’nin sandık görevlisi olarak çalışması. Usulsüzlüğe yüksek sesle itiraz etmesi ise suçunun ağırlaştırıcı nedeni. Melisa Yet, Kartal İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde 2073 No’lu sandıkta oylar sayılırken tanık olduğu usulsüzlükleri yüksek sesle dile getirdiği için saldırıya uğradı.
İnanmayan sosyal medyadaki görüntüleri izleyebilir. “İnsanım” diyen herkesi dehşete düşürmeye yeter. Geçersiz olacağı tereddütsüz 6 evet oyunun geçerli sayılmasına itiraz ettiği için. Sırtına tekme yedi, kafası ayaklar altında ezildi, sıra fırlatıldı, bilinci kapandı. Melisa Yet’in mezuniyetine iki ay var ve tedavi gördüğü için okula gidemiyor.
Böyle bir kardeşlik işte.

Ankara Film Festivali 28 yaşında
Bırakın sanatın, sanatçının baskı altına alındığı ülkemizi…
Kültürel uygarlığı hazmetmiş ülkelerde dahi, bir film festivalini 28. yıla taşımak küçük çaplı bir mucizedir. Hele üretilmiş cehalet, şeref madalyasıymış gibi kibirli bir gururla dolaşıma sokulurken bu mucize daha da büyür.
30 Nisan’a dek sürecek Ankara Film Festivali başladı. 7/24 siyasete maruz kalan Ankaralılar için, MEB Şûra Salonu’ndaki açılış töreni “onarıcı” bir akşamdı.
Kişisel tarihim açısından da gururlu bir not: Festivalin ilk yıllarında “Basın ile İlişkiler” sorumluluğunu değerli meslektaşım (ve eski şefim) Faruk Bildirici ile birlikte üstlenmiştik
. Festival süresince ulusal, belgesel ve kısa film yarışmaları ve dünya sinemasının son örneklerinin yer aldığı zengin bir film seçkisi sizi bekliyor.
Mucizelerin kıymetini bilelim.

Saray ’da deneme sürüşü
Bazı “kulis”ler öyle şaşırtıcıdır ki, üzerinden zaman geçmiş olsa da anlatmayı hak eder. Hikâyemiz geçen yılın ortalarında geçiyor. Kahramanımız ise Cumhurbaşkanı ile yakın çalışan bir isme yardımcı hizmette görev yapıyor.
Olayımız, kahramanımızın, her duyanın ağzını açık bırakan bir icraatı. Ve sonrasında Saray’dan uzaklaştırılış. Tabii icraat dediysek, kamu yararına bir işlem gibi düşünülmesin. Kahramanımız bir otomobil sahibi olmak istiyormuş ve bunun için de lüks bir markanın Ankara servisini arayıp bir deneme aracı istemiş.
Kısa süre sonra Saray’ın kapısına bir TIR yanaşmış. Evet, içi kahramanımızın istediği otomobilin değişik birkaç modelinin bulunduğu paletli bir TIR.
Tabii ki güvenlik amirleri derhal olaya el koymuş. Deneme arabalarının kime gittiğini öğrenince aradıkları kahramanımız sadece bir araç istediğini söylediyse de o TIR Saray’a sokulmadan geri gönderilmiş.
Tabii işin en önemli kısmı da unutulmamış. Meselenin “Reis’in kulağına gitmemesi” için muazzam bir dikkat gösterilmiş. Ve kahramanımızın aynı görevde kalması uygun görülmemiş. Bugün yıldızı sönmüş olsa da, zamanın gözde kurumlarından birine orta düzeyde yönetici olarak gönderilmiş.
Hiçbir şeye şaşırmadığımız bu devirde, bir tek bürokratın Saray’a test sürüşü için araba istemesi eksik kalmıştı. O da oldu nihayet.