Çocukken çok yaşlıydım ben

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Yaşıma bakmadan yaÅŸar gibi yapar, yaÅŸlı gözlerle seyre dalardım yaÅŸam denen ÅŸamatayı. Hiç gülen bir çocuk fotoÄŸrafım, hiç oyuncağım olmadı. Bugün düşününce bunun nedeninin yaÅŸlılığım olduÄŸunu anlıyorum. Muhtemelen oyuncakları yaşıma uygun bulmamıştı annem. Bir gün üst kat komÅŸumuz Almancı teyze bir taÅŸ bebek hediye etmiÅŸti bana, onu da ‘daireden’ kankasının kızının gelin arabasına berdel olarak vermiÅŸti birkaç ay sonra sevgili annem. Aylarca yalvarmıştım da geri iste-ye-memiÅŸti… Ayıpmış, istenmezmiÅŸ. Benim aÄŸlayan bebeÄŸim berdel gitmiÅŸ, annemin bir aÄŸlayan bebeÄŸi olmuÅŸtu. Aylar boyunca her gün aÄŸlamıştım, acımamıştı. Berdel geri istenmezmiÅŸ, bedeli çocuÄŸunun gözyaÅŸları bile olsa… Ayıpmış…

Çocukken Ben

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Ä°htiyar doÄŸmuÅŸtum sanki… O kadar çok ayıpla çevrelenmiÅŸti ki etrafım, çocuk olmayı da ayıp sanmıştım sanırım. Bir mutlu aile tablosu olarak baÅŸka bir mutlu aile tablosuna misafirliÄŸe giderdik bazı akÅŸamlar; annem her seferinde daha evden çıkarken sıkı sıkı tembih ederdi, “tabağına konanların hepsini bitirme sakın, çok ayıp”… Canım nasıl isterdi hepsini yemeyi, hâlâ gözlerim dolarak hatırlarım o baÅŸ edilmez isteÄŸi… Ama yiyemezdim… Çok ayıptı. Bir keresinde bütün utanma duygumu bir kenara bırakarak titreyen elimle son kalan börek dilimine uzanmaya yeltenmiÅŸtim; annem yüzünde mutlu aile annesi gülümsemesiyle mutlu komÅŸu teyzeye bir ÅŸeyler anlatırken kimseciklere çaktırmadan öyle bir cimcirmiÅŸti ki kolumu, hiç unutamam o anı… Ama kimsecikler görmemiÅŸti tabii ne yaptığını… Çocukların kollarını herkesin göreceÄŸi ÅŸekilde cimcirmek de çok ayıptı. Gözlerime utançtan ve acıdan yaÅŸlar hücum etmiÅŸ, aÄŸlayamamıştım; çünkü misafircilik oynayan mutlu aile tablolarının içinde aÄŸlamak da çok ayıptı.

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Evimizde her gün kızılca kıyamet kopar, ben yaÅŸlı gözlerle seyrederdim. Tabii o zamanlar telefon melefon yoktu kimseciklerin evinde. Herkes birbirine çat kapı misafirliÄŸe gidebilirdi. AkÅŸamın bir saati akrabalar oturmaya gelirdi mesela kıyametin ortasında… Annem ve babam zil sesiyle birlikte anında mutlu aile tablosu moduna geçerdi. BeÅŸ dakika önce birbirinin gırtlağında sıkan eller, zehir zemberek diller bir anda can ciÄŸer kuzu sarmasına dönerdi. Ee tabii ki öyle olacaktı; ailelerin gerçekte cehennem olan yüzünü baÅŸkalarına göstermesi çok ayıptı. Bize de, “silin çabuk gözyaÅŸlarınızı, çok ayıp,” derlerdi. Ayıp gözyaÅŸlarımı içime akıtırdım misafirlerimiz gidene kadar.

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Sivas’ta yaşıyorduk o zamanlar. Önce Alevi Mahallesi Çiçekçi’yi basıp Alevileri kesti Ãœlkücüler; sonra 12 Eylül oldu, her yer asker doldu. Ben sevdiÄŸimiz insanları kestiler diye aÄŸlıyordum, askerlerden korkup aÄŸlıyordum; gene “aÄŸlama” diyorlardı bana, “çok ayıp”. Çocukların aÄŸlaması çok ayıptı bizim evde, çok ayıp. “Hem sen bu yaÅŸta ne anlıyorsun da neye aÄŸlıyorsun,” demiÅŸti bir keresinde babam. Annemi kahretmekten baÅŸka bir ÅŸey bilmeyen babam bilmiyordu benim ne kadar yaÅŸlı olduÄŸumu. Annem biliyordu ama o da bilmemezliÄŸe geliyordu.

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Orta okuldayken bir çocuÄŸa âşık oldum; yaÅŸlıyım ya, tuttum annemle paylaÅŸtım; “çok ayıp” dedi, “çok ayıp, bu yaÅŸta âşık olunmaz,”. Biliyordu oysa ne kadar yaÅŸlı olduÄŸumu. Bir yaÅŸ daha yaÅŸlandım. Her gün bir yaÅŸ daha yaÅŸlandım ki âşık olmam ayıp olmasın. O kadar yaÅŸlandım ki sonunda âşık olduÄŸum çocuÄŸun anneannesi gibi oldum… Ä°lk aÅŸkım da böyle yaÅŸ yoluna geçti gitti… Cengiz… Damat Cengiz… Tarık Akan’a benzerdi ilk aÅŸkım.

Çocukken çok yaÅŸlıydım ben. Bütün arkadaÅŸlarım da yaÅŸlılardı. Kemalettin TuÄŸcu, Dostoyevski, Tolstoy, Victor Hugo… Hep onlarla takılırdım. Annemin ayıp demediÄŸi tek ÅŸey bu yaÅŸlılarla arkadaÅŸlık etmemdi. Her dönem yıldızlı pekiyilerle dolu bir karne getirir, soluÄŸu Ata Kitabevi’nde alırdım. Karne hediyesi olarak açık çek verirdi annem istediÄŸim kadar kitap alabilmem için.

Ayıpları kapatmanın yoluydu evimizde kitaplar.

Çocukken çok yaşlıydım ben. Yaşlılığımı çocukken geçirdim, bütün ayıpları çocukken bitirdim. O yüzden artık ne kadar yaş alsam da yaşlanmıyorum.

O yüzden artık her canım yandığında ulu orta ağlıyor, o yüzden bütün alçaklara ve alçaklıklara rahat rahat en ayıp küfürleri savuruyorum.

En önemlise de bir anne olarak çocuÄŸuma kolay kolay hiçbir ÅŸey için “ayıp” demiyorum. Biliyorum ki ÅŸu dünyada en büyük ayıp, çocuÄŸuna kendi ayıplarını dayatarak onu aÄŸlatmak, sonra da ona “aÄŸlama ayıp” demektir.

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)