Cehalet İktidar ve Sakallı Celal

Cahille sohbet etmek güçtür, biline
Çünkü cahil ne gelirse söyler, diline

Mevlana

Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı. 2016 tarihindeki bir televizyon konuşmasında,Türkiye’nin en tehlikeli kesiminin okumuş kesim olduğunu belirterek, “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” diyerek, bir anlamda cehaleti savunuyordu! (1)

Eğitim kurumunun en üst mevkisinde oturan ve görevi insanlara bilgi vermek olan bir öğretim görevlisinin cehaleti savunduğu ülkede ve zamanda yaşamanın talihsizliği ile geleceğe yön vermeye çalışıyoruz!

Özellikle de önümüzdeki “erken seçim” denilen, Cumhurbaşkanı’nın “kırılma noktası” olarak belirlediği ve Shakespeare’in “to be or not to be” (Olmak ya da olmamak) sözünün hayat bulduğu bir süreçte kavganın, cehalet ile bilgi arasında olacağını söylemek, süreci belirlemek anlamında yanlış olmayacaktır.

16 yıldır iktidarda olanların seçim manifestosuna (Neden “bildiri” adının kullanılmadığı da ayrı bir sorundur)  baktığımızda, yıllardır muhalefette kalan bir partinin ağzından çıkmışçasına yazılan maddeleri okurken, bilgiyle nasıl dalga geçildiğini açıkça görmekteyiz.

Yıllardır, cehaleti yaygınlaştırmak adına eğitim sisteminde yapılan değişikliklerle eğitimi yok etmeyi ya da en hafifiyle, zarar vermeyi amaçladıklarını, bilgiden ziyade inanmayı öğreterek insanları bilgiden uzaklaştırdıklarını, imam hatipleri yaygınlaştırıp, okulları imam hatiplere dönüştürerek, bütün insanları buna zorladıklarını, kalitede dünya standartlarının dibine düşürdüklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İnanmayı öğreterek, zaten bilgi alma konusunda tembelleşen insanı bilgiden uzaklaştırıp, iktidarlarını besleyen cehaleti çoğaltarak ömürlerini uzattıklarını görmemek için sadece cahil olmak yeterli.

Cehaletin sonsuz sınırlarında saklanmak kolaydır. Ne yaparsanız yapın, bayrakların bile örtemeyeceği boyuttaki yanlışları cehaletin sonsuz koridorlarına gömebilirsiniz! “Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur” diyen Whoopi Goldberg haksız değildi!

Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir silahtır” diyen Karl Marx, iktidarların asıl gücünün cehaletten geldiğini vurguluyordu.

Yarattıkları cehaletin gücüyle iktidarlarını güçlendirmeye ve ömürlerini uzatmaya çalışanlar, bir taraftan bu gücü ihtiyaçları ölçüsünde kullanırken diğer taraftan yeteri kadar engelleyemedikleri bilgili toplumun muhalefetini de ceza evleri kanalıyla susturmaya çalışmaktalar. Öyle ki cezaevlerinde bulunan üniversite öğrencisi sayısı 70 binleri geçmek üzere! (2)

Konu cehalet ve yaygınlaştırılması olunca, “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur” diyerek cehaletin eğitimle oluşturulduğunu vurgulayan, hakkında fazlaca bilgi olmayan “Sakallı Celal” lakaplı Celal yalınız’ı anmadan geçmek olmaz elbette!

Sakallı Celal, 2. Abdülhamid dönemi Bahriye Nazırı Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğludur, Galatasaray Lisesi’nden 1907 yılında mezun olur. Devlet bursu ile Fransa’ya siyaset bilimi okumaya gönderilir ancak eğitimini tamamlamadan geri döner. Öğretmenlik, işçilik hatta çöpçülük bile yapar!

Kastamonu’da öğrencilerine hurafelere inanmamaları yönünde verdiği öğütler nedeniyle sakıncalı ilan edilerek yine görevden alınır. Ankara Sultanisi’nde din derslerini azalttığı ve erkek öğrencilere bayan öğretmen atadığı için uyarılır.

Komünist ilan edilir, evi basılır, memuriyetten ayrılmak zorunda kalır. Bir gün, taşıdığı ruhsatlı silahına el konduğunda, silah taşıma nedeni olarak “bu polis eskiden padişahın ve hilafetin polisiydi. ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağırmayanları yakalayıp zindana tıkardı. Düpedüz zulüm aracıydı emrinde olduğu padişah ve hilafetin. Şimdi devran değişti, Cumhuriyet ilan olundu ve bu polis Cumhuriyet’in polisi olup çıktı. İyi de ben bu polise nasıl güvenebilirim? Yarın birileri punduna getirse bir kez daha ‘hilafetin polisi’ olmayacakları ne malûm?” diye cevap verir!

1962 tarihinde beyin kanaması geçirerek ölen Sakallı Celal’in mezar taşında “Bahçıvan bir gül için bin dikene katlanır” yazılıdır!

Ülkeyi ve aydınlarını çok iyi tahlil eden Sakallı Celal’in iki cümlesiyle konuyu kapatıyorum

Türkiye durmaksızın Doğu’ya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde Batı’ya doğru koşarak Batı’ya gittiklerini sanırlar.

Hiçbir yoğurtçunun yoğurt olduğu görülmediği gibi, hiçbir Türkçünün de Türk olduğu görülmemiştir. (3)

16 yıldır eğitim sistemi katledilerek insanlar cehalete ve sadece inanmaya yönlendirilerek ülkeyi yönetenler unutmasınlar ki eğitim sadece kendi tekellerinde değildir.

Cahil olduğunu bilmek, bilgiye yönelik bir adımdır” diyen Benjamin Disraeli’nin dediği gibi, öğrenmenin ilk adımı olan ve bilgisizliği kabul ile başlayan eğitim sadece okullarda sağlanmıyor. En iyi okul yaşamın kendisidir.

Cehaleti asla kabul etmeyecek, bilginin ve öğrenmenin cehalete galip geleceği inancıyla, geleceğimize dair seçimimizi en uygun şekliyle yaparak, bu güne kadar yapılmış olan tüm olumsuzluklara “tamam” diyeceğiz…


1.http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/501980/Yeni_Turkiye_nin_rektoru__Turkiye_nin_gelecegi_icin_daha_cok_cahil_nesil_lazim.html

2.http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/956296/Cezaevi_fakultesi__Turkiye_de_tam_70_bin_ogrenci_cezaevlerinde.html

  1. Sakallı Celal, Orhan Karaveli

 

 

Nami TEMELTAŞ
Latest posts by Nami TEMELTAŞ (see all)