Boşvermek ve Heves kırmak üzerine bişeyler…

Bu ülkenin temelinde var sanırım bu durum… Ne vakit bir şeylere heveslenseniz birileri illaki hevesinizi kırar… Size boş ver der…

Hani bu yaşa kadar buna alışamadın mı derseniz “alışamadım”… Çünkü öyle şeylere alışmak düzeni olduğu gibi kabul etmektir… Ve düzeni olduğu gibi kabul etmek “düzülmeyi” kabul etmektir… Bunu kabul edersem açken ben; ben değilimdir… Kabul edilir mi böyle bir şey?

“BOŞ VER” dile kolay, geçiştirme anlamlı emir kipinde yüklem olan ve en sevmediğim kelimedir… İçinde çok şey barındırır… Hayatımda hemen hemen hiç kullanmadığım ve bana söylenildiğinde karşımdakinden tiksindiğim kelimedir…
Ola ki kullanırsam – o an ağzımdan çıkması gerekiyorsa – devamında karşımdakine bir şekilde sonra anlatacağımı, o an konuşmanın yeri ve zamanı olmadığını belirtmek istiyorumdur.
Çünkü yerine göre anlamı değişen ama benim için gereksizliği sabit bir kelimedir…

En bayıldığım “Boş ver” önce size sizi üzecek kıracak bir şeyi söyleyip, duyduğunuzda canınızın yanacağını bilerek bunu size aktarıp, siz ayar olduktan sonra ardından gelen “aman boş ver sende” olanıdır… Bayılırım ben buna…

Bununla yarışan “Boş ver”; insanı ümitsizliğe sevk eden boş verdir… Boş ver yahu değişmez bu işler… harika bir kalıptır… Heves kırıcı tayfası bayılır buna… Neden değişmeyecekmiş… Tanrının erkek diye yarattığı kadın, kadın diye yarattığı erkek olurken… Neden değişmeyecekmiş ki?

Bir diğer boş ver; size her türlü derdini anlatan insanların siz bir şey anlatmaya başladığında sarfettiği boşverdir… Onlarda heves kırıcı tayfasının üyesidirler… Vazifeleri bencilliktir… Ben çok dert dinlerim… Yüklenmemeyi becerir bünyem… Nasıl yapar bilmem. Ama samimiyetle dinlememe, üzerinde kafa yorup çözüm üretmeye gayet etmeme rağmen ruhuma ağırlık yapmaz başkasının derdi… Arada elbette istisnaları beni sürekli anlattıkları dertleriyle değil de kendilerine zarar veren bu durumu değiştirmeyerek deli edenleri vardır elbette… Ama kimseye “boş ver” demem… Çünkü o ya da bu nedenle derdini anlatan insan çözümünü arıyordur… Ve bazen sizden bilerek ya da bilmeyerek çıkacak bir cümle karşınıza iyi gelir… Yani “boşverilmez”…

Bizde komşudan dolu gelen tabak boş gönderilmez; adettendir…
Mesela komşu uzun zaman önce dolu bir tabak gönderdi… Hala geri göndermedim zamanını bekliyorum bana ettiğini ona etmeden göndermemek lazım o tabağı… dimi…Boş vermiyorum yani…

Ayrıca “boş ver” zararlı bir kelimedir. Olayları geç fark etmenize neden olur…

Özel ilişkilerde bir nevi “nasıl olsa söylediğin hiçbirşeye inanmıyacam, o yüzden boşuna çabalama” demektir. Boş verilmemesi gerektiği karşı tarafça da bilinmesine rağmen boşvermek, o ana özgü bir manevradır…

Bazen yapılan hataları destekleyen en bariz ifadedir. Çünkü yapılan hataları boşverirseniz, tekrarlanırlar… Ve çığ gibi büyüyerek önce sizi yutmaya çalışırlar… Hata “boşverilmez”. İçtenlikle, iyilikle ve kasıtsız hatalarda bile belirtilmeli ve rahatsızlık duygusu dile getirilmelidir. Ki tekrarı engellensin…

Biri bana ne zaman “boş ver” dese… Ben önce onun “boş veremediğini” düşünürüm… Aniden gerisin geriye “dolu veresim” gelir… Çünkü bu kelime keskin bir bıçak gibi bir anda kesip atar, yok sayar paylaşılanların önemini.

Bayıldığım bir diğer boş ver; karşının işine gelmeyen bir şeyi duyduğunda size kullandığı boşverdir. Adam milyon hata yapmıştır, sizin hakkınızda konuşmuştur, hakkınızı yemiştir… Yetmez “boş ver” diyerek “hevesinizi de kırar” …

Ne kibirli bir ünlemdir.

“Neyse” ile kullanınca merak uyandırır karşı tarafta, “olur öyle ya” ile kullanınca karşı tarafa ipimde değilsin mesajı verir. “Aman” ile kullanınca konuşulacak başka önemli şeyler var bunu mu taktın kafana mesajı verilir. Bu birleşik kelimeyi ayırıp kullanınca küllüğün dökülmesi istenmektedir. Hal hatır sorulduğunda, karşılığında kullanınca “kötüyüm lan, biraz ilgi gösterin” bana mesajı verir.
Daha uzayıp gider bu, bi kelimeye bu kadar yüklenilmez yalnız ayıp etmişiz.

Kıssadan hisse belki şu kısa bilgi neyi boş vermemiz gerektiğini anlatır bize;
“dergahta biri uygun olmayan bir söz ederse, baba erenler mey dağıtan sakiye o biçimsiz konuşan kişiyi işaret ederek, “ona kadehi boş ver” der ve o kişi hatasını anlar.

Kadehini boş verdiğim arkadaşlar acaba anlarlar mı onlara “boş verdiğimi”

Bir önemli not;
Aynı zamanda “bitişik mi yazılmalı ayrı mı yazılmalı” şeklinde çelişkilere düşmeme sebep olan kelimedir. Durumuna göre değişiyormuş birlikte yazılma durumu…

Nasılsa varsa bir kusurumuz imlada birileri uyarır… Yazanın hevesini kırmakta bu ülkenin olmazsa olmazıdır… Okurken herkes editör, herkes yazıbilim uzmanıdır… Bir de boş ver neden yazıyorsun ,yazma uzmanları var… Uzun yazma deme uzmanlarına inat uzun yazıyorum ben mesela… Boş vermiyorum tabağı onlara…

Birine sen çok kötü yazıyorsun, ben çok iyi yazıyorum demek ayıptır ama daha fazla komiktir… Herkes yazar… Yazmaya bir engel mi var? Ama kimileri Cemal Süreya, Özdemir Asaf gibi yazar… Kimileri kendi yazdığına aşıktır hatasını görmeden yazar…Bir cümlesinde on hata, yirmi abartı, otuz kendi beğenme vardır yetmez… Bazıları ise dilini tutamaz, eline hakim olamaz benim gibi “diyecem ulan, boş vermeyecem” diye yazar…
Ama bunca senedir yazı yazarım, gördüğüm her yazının güzel yazı olmadığı, her yazanın yazar olmadığı, her kitabın edebiyat olmadığıdır… Ve bazıları sadece fikri kadar yazar… Edebi kadar, insan sayar…
Ama napıyoruz…

Hevesini kırmıyor… Boş veriyoruz… Ve diyoruz ki buraya kadar okuduysan demek yazı sardı… Çok da fena yazmıyormuşum demek ki… Okumadıysan benim yazdığım boşa gitti… Ama bir yazının kötü olduğunu anlamak için, cümlelerini sevmiyorum diyecek cüreti bulmak için okumuşsundur dimi arkadaş…

Neticesinde kırma hevesimi kırmayayım seni…

Ya da boş ver… demedim say…Bir çay demle… Çünkü gerisi hikaye… Bak Salı… Memlekette bir şeyler oluyor gibi… İnce’den bir abi güzel bir şeyler söylüyor… Boş vermemiş sanki … Boş vermemek lazım sanki…
Demem o ki… Bu sefer DOLU verelim tabağı… Zehir zıkkım olsun saray sofraları…

BOŞ VERE VERE BU HALE GELDİK..

Emine AKI
Latest posts by Emine AKI (see all)