AKP’nin Ulusal Bayram Alerjisi

AKP’nin Cumhuriyet’in bayramlarına karşı önceleri mevcut ilgisizliği, iktidarını iyiden iyiye pekiştirmesinden sonra pervasız ve şımarık bir vurdumduymazlığa, hatta yasaklamaya kadar vardı. AKP’nin bu pervasızlığında, Cumhuriyet tarihi boyunca bu bayramların büyük çoğunluğunun -ne yazık ki- kitleselleştirilememesinin, mecburen kullanagelen birer devlet töreni olarak kalmalarının da etkisi olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor. AKP, Cumhuriyet dönemi boyunca devlet töreniolarak kalmış bu kutlamalara yönelik yaygın vurdumduymazlığın arkasına sığınarak, yasakları örtüyor. Toplumun hiç değilse bir kesimindeki Cumhuriyet(in) bayramları ile ilgili hassasiyet, AKP’nin bu bayramlara ilişkin samimiyetsizliğine paralel olarak yaygınlaştı. İronik olacak ama, son yıllarda 23 Nisan’dan, 10 Kasım’a o sene içindeki tüm ulusal bayramlara ilişkin bir toplumsal hassasiyet ve beklenti oluştuysa bu AKP sayesinde oluştu.

Ulusal Bayram’ın İcadı, “Devlet Törenleri”, Ulus-Devlet

Ulusal bayramların, ulus-devletlerin ulus inşası süreçlerinin en önemli temrinlerinden biri olduğuna şüphe yok. Tüm dünyada da ulusal bayramların bu süreçte, ulus-devletleşme sürecinde ortaya çıktıklarını söyleyebiliriz. Osmanlı’da da ulusal bayramların ortaya çıkışının benzer dönemlere rastlandığını hatırlatmak gerekiyor. İmparatorluğun İlk iyd-i millîsi, yani ulusal bayramı, 2 Meşrutiyet’in ilan edildiği tarih olarak kabul edilir. Nitekim sonu Cumhuriyetin ilanına kadar varacak olan bu ulus-devletleşmenin, Tanzimat sonrasından başlayarak, II. Meşrutiyet ile birlikte pekişmeye başladığını da küçük bir not olarak eklemek de fayda var.

Cumhuriyet ile birlikte, bir başka açıdan bakarsak, Osmanlı’nın son döneminde başlayan ulus-devletleşme sürecinin en son ama en radikal aşamasıyla birlikte, ulusal bayram sayısı da arttı. 23 Nisanlar, 19 Mayıslar, 29 Ekimler, 30 Ağustos’lar, 10 Kasımlar… bu süreçte icat edildi; kutlandı.

Milli Bayramların icat edilmesi sizi şaşırtmasın, ulusal bayramlar tüm uluslarda, ulus-devletleşmelerinin bir aşamasında icat-edilirler. Bunda garipsenecek bir durum yok. Osmanlı-Cumhuriyet pratiği için konuşacak olursak, kimi dini bayramların, kutlamaların da icat edildiklerini söyleyebiliriz. Hiç değilse İslam Ansiklopedisi’nin “Kandil” ve “Berat Gecesi” maddelerine baktığınızda bile, kandillerin 1500’lerin ikinci yarısında icat edilen dini kutlamalar, bayramlar olduklarını görebilirsiniz.

Cumhuriyet döneminde icat edilen ulusal bayramların temel sorununun, icat edilmiş olmaları değil, aksine, ulusal bayram haline gelemeyerek devlet törenihalinde kalmaları oldukları gerçeğinin altını bir kez daha çizelim.

Siyasal İslamcı Yöneticilerin Ulusal Bayramları: “İçim Kan Ağlayarak Katıldım

Bu sözler, dönemin Sincan (Ankara) Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’ye ait. Bence bu sözler, siyasal İslamcı cenahın kayda değer kısmının ulusal bayramlara bakışı ile ilgili çok önemli bir anekdottur. Şükrü Karatepe bu sözü, 1996 yılında katıldığı/katılmak zorunda kaldığı 10 Kasım törenlerinden sonra dile getirmişti. Karatepe’nin bu sözleri 28 Şubat Darbesi döneminde de dillerden düşmedi.

1996’dan 2017’ye köprünü altından çok su aktı. Geçen 20 yılda artık kimsenin içi kan ağlayarak “Beton Kemal”in (!) vefatını anmasına gerek kalmadı. Popüler kutlama metodu, Üstad(!) Kadri Mısıroğlu’nun da tavsiye ettiği gibi, 10 Kasım saat 09:05’de def-i hacet etmeye dönüştü.

Son dönemde, ulusal bayramları es geçmenin popüler metodu, bu bayramı en yakınındaki bir toplumsal acıyla ya da güvenlik/terör riskiyle vb. ilişkilendirerek bayramı o sene kutlamayı iptal etmek şeklinde tezahür etmekte. Uzun uzun örnek vermeye gerek yok 2011’den günümüze hangi ulusal bayram kutlamasının hangi sudan bahaneyle iptal edildiği, Sözcü gazetesinde 2 Ağustos’ta yayınlandı. Buna benzer listeleri kendi sütunlarında yayınlayan birçok köşe yazarı da oldu.

Pervasızlık” Demişken…

Bugünün Başbakan Yardımcısı, 2016’nın Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın kızı Sema Hanım, Fuat Hamuçu Bey ile 27 Ağustos 2016 tarihinde, İzmit İnterteks Fuar Alanı’ndaki törende evlenirler. Tabii, kız babası bakan, oğlan tarafı Faruk ve Aliye Hamutçu ailesi de bürokrat kökenli olunca, düğüne siyasilerin ilgisi de yoğun oldu. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun kıydığı nikaha Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Sağlık Bakanı Recep Aktağ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Fahri Kasırga, Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Eski Başbakan ve AKP Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Eski Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, AK Parti Kocaeli Milletvekilleri ve çok sayıda davetli katılır.

Habertürk gazetesinde yer alan habere göre, polis ekipleri düğünün gerçekleşeceği alan ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri almış; çevrede bulunan alışveriş merkezleri ve binaların çatılarına çok sayıda keskin nişancı yerleştirilmiştir. 112 Sağlık ekipleri nikahın yapılacağı çevrede hazır bekletilirken, Başbakan Binali Yıldırım’ın geçiş güzergahı üzerinde yollar güvenlik amacıyla bir süre trafiğe kapatılmıştır. Kapatılan yollarda araçlar geniş kuyruklar oluşturur.

Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı törende, genç çiftin nikah şahitliklerini Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Eski başbakan Ahmet Davutoğlu, Sağlık Bakanı Recep Akdağ,Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Maliye Bakanı Naci Ağbal yaparlar.

Ne güzel bir düğün organizasyonu değil mi? Allah mesut etsin! Kendi düğünümü hatırladım da, rahmetli babam da oldukça fikri ışıklı bir adamdı ama bir Fikri Işık olmadığı için imkanları kısıtlıydı; Tabii, bizim düğün de mecburen mütevazıydı. Neyse konuyu dağıtmayayım.

Düğünün tarihinin 15 Temmuz darbe girişiminden bir, bir buçuk ay sonra olduğunun altını çizelim. Düğün günü devlet erkanı neredeyse tam kadro oradadır. Güzel bir düğün organizasyonu yapılır. Öyle ya, darbe girişimi oldu diye insanlar evlenmeyecek değiller ki!

Pervasızlık da burada değil. Pervasızlık, düğünden üç gün sonrasına denk gelen 30 Ağustos törenlerinin bizzat bu bakanın “Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. 30 Ağustos’ta bu yıl tören yapılmayacak. Halk yeni travma geçirmişken geçit töreni yapmak doğru değil.” açıklaması sonrasında iptal edilmesinde.

Yazımın en başında da belirtmeye çalıştım; üç gün önce tüm devlet erkanının katıldığı bir töreni tertip etmekte beis görmeyen Milli Savunma Bakanı’nın, üç gün sonra bir toplumsal travmadan bahsederek 30 Ağustos törenlerini iptal edebilmesindeki pervasızlık, Cumhuriyet tarihi boyunca bu kutlamaların ulusal bayram haline getirilebilmesindeki eksikliklerle yakından alakalı. Bu kutlamalar, Cumhuriyet tarihi boyunca resmî adla birer “ulusal-bayram”dılar; ancak ulusun ilgi ve alakasından çok, devler erkanının “resmî törenleri”, “devlet törenleri” olmaktan öteye fazla da götürülemediler. Bu ulusal bayramlara ilişkin yaygın bir ulusal ilgisizliğin altını kalın kalın çizmek zorundayız. Hatta bir adım daha atarak, AKP’nin bu devlet törenlerine yönelik ilgisizliği, vurdumduymazlığı, pervasızlığı… bu devlet törenlerine yönelik bir ulusal hassasiyet ve tepkiyi de örgütledi.

Hadi hep beraber gülümseyelim: 23 Nisanlar, 19 Mayıslar, 29 Ekimler, 30 Ağustoslar… AKP sayesinde birer devlet töreni olmaktan çıkarak ulusal bayram olmaya doğru adım attılar.

 

Mete Kaan KAYNAR